Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« : Aralık 01, 2019, 10:52:18 »
Mufassal yani ayrıntılı ve resimli-haritalı Osmanlı tarihi serisi altı kitaptan oluşuyor, her döneme bir cilt, tabii dönemler de kendi içlerinde ayrılıyor. Türk Tarih Kurumu basmış. Bunu okulun kütüphanesinden aldım, devam ciltlerini de okuyacağım. Osmanlı döneminde zevk-u sefa nasıldı? İşret meclisleri nedir? Bu ve daha fazlası için Has-Bağçe'yi okumalısınız. Dört kitaptan oluşan Devlet-i Aliyye ilk cildinde Osmanlı Devleti'nin bir beylikten güçlü ve köklü bir imparatorluğa dönüşümünün öyküsünü konu ediyor. Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet ve Aşıkpaşaoğlu Tarihi'ne sonra geleceğim.



Mufassal Seri

Daha önce İskit Yayınevince basılmış ve çok ilgi görmüş olan eser, bu kez Kurumumuz yayınları arasına alınmış ve basıldığı devirdeki "pratik, kolay okunur ve sempatik" bir Osmanlı Tarihi ihtiyacını bugün de karşılayacağı düşünülmüştür.

Eserin ilk dört cildinin metin yazarı Mustafa Cezar'dır. Ana metnin dışındaki ilave metinler de yine Cezar ve Mithat Sertoğlu tarafından yazılmıştır. Eser, geniş bir kaynak taramasının ürünü olmakla birlikte dipnotlara boğulmamış, sık sık konulan arabaşlıklarla ilgi çekici ve kolay okunur bir metindir.

Hayatiyetine göre beş devreye ayrılan Osmanlı Tarihinin; askeri, idari ve her nevi teşkilatı ile içtimai, ilmi ve diğer medeni hareketleri, bu devreler sonunda tetkik ve tahlil edilmiştir.

Binlerce yıllık tarih sayfaları karıştırılacak olursa; insanlığın kendini tanımaya ve gelecek günlere intikal edecek eserler bırakmaya başladığı zamanlardan itibaren, Türk kavminin, yakın ve uzak çevresinde tarihin her çağında mühim roller oynadığı, tarih devirlerini kapayıp yeni ve daha ileri devirlerle insanlık aleminde ufukların açılmasına sebep ve amil olduğu görülür.

Has-Bağçede Ayş u Tarab

Has-Bağçede 'Ayş u Tarab: Nedîmler, Şâîrler, Mutrîbler Osmanlı sarayında padişahların has-bağçede geçirdiği hoş vakitleri ve bu âdetin İslam öncesi İran imparatorluğundan Emevî, Abbasî ve Timurî saraylarına uzanan köklü geleneğini, o dönemlerde yazılmış değerli kaynaklardan derleyerek sunan bir çalışma. Padişah işret meclisi adıyla anılan bu eğlencelere yakın adamları olan nedimlerle birlikte katılır; şiir, musikî, ve raks sanatlarının en seçkin örnekleri eşliğinde eğlenirdi. Bu meclisler, hükümdarın ve imparatorluktaki seçkin sınıfların zevklerini ve yaşam tarzlarını hem yansıtır, hem yeniden biçimlendirirdi.

Çiçek bahçeleri, havuzlar, fıskiyeler, su kanalları, nahiller, buhurdanlar arasında, genç sâkîlerin içki sunduğu bir mecliste şiir okuyan, saz çalan, şarkı söyleyen usta sanatkârlar eşliğinde sürülen zevk u safa, tüm Ortadoğu saraylarında vazgeçilmez bir gelenekti. Emevî ve Abbasî dönemlerinden beri bu meclisler levâzim-i saltanat yani hükümdarlığın vazgeçilmez bir âdeti olarak kabul edilirdi. Avrupa saraylarında da bu geleneğin karşılığı olan regalia, yani olağanüstü ziyafetler ve eğlenceler, hükümdarlığın gerekleri arasında sayılmıştır. Doğu'da olsun, Batı'da olsun saray kültürü halk kültüründen her zaman farklı olmuş ve bu farklılık işret meclisi geleneğine ve gösterilen tepkilere de yansımıştır.

Bir yandan lalalar üzerinden şehzadelere, diğer yandan sâkînâmeler ve kabusnâmeler yoluyla üst sınıf mensuplarına en ince ayrıntısıyla aktarılan bu geleneğin muhalifleri de fütüvvetnâmeler ile kendini ifade ederdi. Halk için yazılmış ahlâk kitapları olan fütüvvetnâmelerde dinin emirlerine karşı hareketler daima kötülenmiş, şarap başlıca günah sayılmıştır. Ne var ki, sâkînâmeler ve kabusnâmeler dini kurallara aykırı sayılan unsurları İslamiyet ile bağdaştırmayı bir ödev saymıştır: bu eserlerde işret meclislerinin daima Tanrı ve Peygamber'e duâ ile başladığı ve tövbe ile son bulduğu hep vurgulanır. Zira insan zayıftır, günah işler, sonunda Gaffâru'l-zünûb -günahları affedici olan- rabbine sığınır.

Osmanlı sosyal-kültürel tarihine bir katkı olarak hazırlanan bu eser, sarayın ve ona bağlı zarîfler denilen yüksek sınıfın kendine has geleneksel kültürü ile yaşamının az bilinen bir yanına ışık tutmaya çalışıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Devlet-i Aliyye - Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 1

Devlet-i 'Aliyye, Osmanlı tarihçiliğinin çağımızdaki en büyük isimlerinden Halil İnalcık'ın yarım yüzyılı aşan çalışmalarının bir ürünü. Eserin bu ilk cildi, Osmanlı Devleti'nin bir beylikten
Orta-Doğu ve Balkanlar'ı hükmü altına alan güçlü ve köklü bir imparatorluk haline gelişine odaklanıyor.

İnalcık Osmanlı Klasik Dönemi'ni sadece siyasi tarih olarak ele almıyor. Siyasi tarihin toplumsal-ekonomik alt-yapısını, yani nüfus hareketleri, göçler, kitlelerin temel ihtiyaçları, tarım ve ticaretin bu ihtiyaçları karşılama şekilleri ve şehirleşme konularında da analizler yapıyor. Tarihsel sorunları açıklamada geçmişten gelen geleneksel zihniyet ve kurumlar çerçevesinin tespitine girişiyor.

Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet - Seçme Eserleri 9

İslâmiyetle 9. yüzyılda tanışan Türkler, kendi devlet anlayışlarını İslam dünyasına taşıdı. Böylece devlet ve hukuk kavramlarında, bağımsız sivil otorite ve onun kanun koyucu gücü lehine büyük bir değişiklik ortaya çıktı. Şerîat ile yan yana bir sivil hukuk alanı gelişti. 11. yüzyılda El-Mâverdî ve Ebu Mansur el-Bağdadî başta, büyük fakihler İslâm toplumlarında bu ayrımın gerekliliği üzerine yazdılar, tartıştılar.

Osmanlı Devleti bu geleneğin bir parçasıydı. Yaygın popüler kanının aksine, her devlet gibi başlangıçta belli bir kalıpla kurulmuş, çöküşüne dek de bu kalıba harfiyen uymuş değildi. Halil İnalcık, Osmanlı tarihinin geçmişe uzanan köklerini de göz ardı etmeden, 600 yıl boyunca devlet ve İslamiyet arasındaki değişken ilişkinin bir dökümünü bu kitapta sunuyor. Kutadgu Bilig'deki devlet anlayışından başlayarak, Uc'larda bir yanda gâzî beylerle, bir yanda dervişlerle başlayan kuruluş öyküsünü anlatıyor. Devlet kurumsallaştıkça Uc'ların, gâzîlerin ve dervişlerin önemlerini kaybedişini, bu arada yeni kurumların ve anlayışların yükselişini gözler önüne seriyor. Fatih Kanûnnamesi'yle örfün hukuk alanına resmen girişinin, ulemanın devlet yapısındaki diğer unsurlardan giderek ayrışmasının uzun zamana yayılmış öyküsünü ayrıntılarıyla sunuyor. 17. Yüzyılda Avrupa'daki tasfiyeci akımlarla aynı sıralarda ortaya çıkan selefî Kadızâdelilerin hem toplum hem de devlet ve İslâmiyet üzerindeki etkilerini mercek altına alıyor.18. yüzyılda başlayan Batılılaşma eksenli modernleşme hareketinin Cumhuriyet'in kuruluşuna dek uzanan seyrini takip ediyor. Osmanlıların kuruluş yıllarından beri süren Hıristiyanlık İslâm tartışmalarını da bu çerçevede ele alıyor. Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet kadim bir meseleyi, usta bir Osmanlı tarihçisinin kaleminden okumak isteyenler için.
(Tanıtım Bülteninden)

Aşıkpaşaoğlu Tarihi

Âşıkpaşaoğlu Tarihi'ni hazırlayan Hüseyin Nihal Atsız'ın ifadesiyle, "dil ve üslûp bakımından Dede Korkut Kitabı'nı aratmayan" bu metin; Osmanlı Hanedanı'nın Fatih Sultan Mehmed Han'a kadarki yedi hükümdarının dönemini kapsıyor. Bunun dışında, Âşıkpaşaoğlu'nun Oğuz Kağan'a kadar şeceresini verdiği Ertuğrul Gazi ve diğer kudretli beylerle birlikte Kayı boyunun Anadolu'ya gelişi ve burada yurt tutuşu da fevkalade ayrıntılarla anlatılıyor. Âşıkpaşaoğlu, sadece padişahların katıldığı savaşları değil, dönemin insan ilişkilerini, şehirlerin sosyal dokularını, padişahların ilim adamlarına yaklaşımını, savaşlarda izlenen usûl ve teamülleri de canlı bir dil kullanarak aktarıyor. Âşıkpaşaoğlu Tarihi; beğlerin ve paşaların akçeli işlerle zor imtihanına da yer vererek, gaza ruhuyla hareket eden bir kitlenin bünyesinde boy vermeye başlayan aksaklıklara işaret etmesi bakımından da büyük bir önem taşıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Osmanlı Türkçesi Kılavuzu 1

Osmanlı Türkçesi Kılavuzu, size bin yıllık kültürel birikimin kapılarını açacak bir anahtardır. Bu kılavuz ile Osmanlı Türkçesini kolaydan zora, temel bilgilerden ayrıntıya doğru uygun bir ders metoduyla öğreneceksiniz.

Osmanlı Türkçesi Kılavuzu ile yazıyı ve okumayı kolayca öğrenecek, Türkçedeki Arapça ve Farsça kökenli kelime ve söz kalıplarının yapısını görecek, uygun örnek ve alıştırmalarla bilgilerinizi pekiştirebileceksiniz.

Kitapta verilen edebi, tarihi, siyasi ve dini-tasavvufi metinler hem okumanızı hem de söz dağarcığınızı geliştirecek, Osmanlı kültürünün çeşitli yönleriyle tanışmanızı sağlayacak. Osmanlı Türkçesi Kılavuzu, günümüz Türkçesini daha iyi anlamanıza ve konuşmanıza da yardımcı olacak.

Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat

Bu eserin genişletilmesine, ekleme ve gerekli düzeltmelerin yapılarak dizgiye ve baskıya hazır duruma getirilmesine 1981 yılında başlandı. Rahmetli Ferit Devellioğlu, -zaman içinde koruyacağıma ve geliştireceğime güven duygusu içinde- eserini bana devrederken, "İlaveli 2’nci baskı"dan sonra geçen on bir yılda yeniden derlediği binlerce fişi de vermişti. Bu fişlerde yazılı olan kelime ve terkiplerin, tâdil ve ikmâli gereken madde başı kelimelerin kitaba girecek şekilde tertiplenerek yerlerine yerleştirilmesi işini de, -bizzat yapmamı telkin ederek- bana yüklemişti. Her fişte değişik kelimeler, terkipler, deyimler, düzeltmeler, anlam eklemeleri vardı. Bunları 2’nci baskıda Sayın Cem Dilçin’in yardımlarıyla kitabın sonuna eklenen 118 sayfalık "îlâve"deki maddelerle birlikte teker teker ayınp sıraya koydum; sonra, basılı kitap sayfalannı yer yer keserek araya gerekli değişiklikleri işlemeye ve ek kelimeleri yerleştirmeye başladım. Sayfalar hazırlandıkça da rahmetli ile birlikte kelimelerin alfabetik sıralamaya uygunluğunu kontrol ediyorduk. Bu çalışmalar üç yıl kadar sürmüş, ancak henüz iş bitmemişti: Otuz kadar kelimenin Arap harfleriyle yazılışının ve tereddütlü yerlerin eski lügat ve benzeri kaynaklardan araştırılması, kitabın baştan sona yeniden okunarak, yer yer rastlanan ve değişik anlamlara veya yanlış anlamalara yol açabilen -gözden kaçmış- dizgi yanlışlarının giderilmesi gerekliydi. Araya Devellioğlu’nun bir yıldan fazla süren hastalığı ve ölüm acısının girmesiyle yavaşlayan bu işlere, 1990 yılbaşından sonra dizgi ile birlikte yürütmek üzere yeniden başladım. Bugün, beni uzun süre geceli gündüzlü uğraştıran, dikkat ve titizlik isteyen, zor fakat o kadar da zevkli olan bu işi sona erdirmiş bulunuyorum.

Lûgat’te 8350’den fazla değişiklik ve yenilik özelliğini taşıyan işlem yapılmıştır. Bütün bu işlemlerde Ferit Devellioğlu’nun uyguladığı ("Lügat Osmanlıca ve öğretici olduğu için İmlâ Kılavuzu kurallarına bağlı kalınmamıştır." Bkz. Açıklamalar : 5) imlâ özelliklerini korumaya çalıştığımı belirtmek istiyorum. Yapılan ekleme ve değişiklikleri yaklaşık sayıda şöyle sıralayabilirim : 2840 yeni madde başı kelime, 3180 terkip ve deyim, 880 ikinci, üçüncü vb. anlam eklenmesi; 490 açıklamalı maddenin daha kolay anlaşılır duruma getirilmesi; ilk baskıda yanlış anlamlandırılan 20 kadar kelimenin, aynca eski ve yeni yazıda rastlanan 163 önemli imlâ yanlışının düzeltilmesi; 800’den fazla madde başı kelimenin de hangi Arapça kökten geldiğinin işlenmesi... Aynca, edebiyat terimlerinin açıklamalannda verilen manzum örneklerin bir kısmı düzeltilmiş, bir kısmı da daha uygun düşenleriyle değiştirilmiştir.
  • 0
  • 0

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #1 : Ocak 04, 2020, 15:34:01 »
Osmanlı Devleti, farklı din ve milletlere mensup çeşitli unsurlar arasında sağlam bir ahenk tesis etmiştir. İlme, sanata ve insanlığa asırlarca faydalı olmuştur. Geniş insan toplulukları nezdinde sosyal adaleti kurmakla dünya tarihinde, kudretli ve cihanşümul bir siyasi varlık göstermiştir.

Endonezya'dan İspanya'ya, Kırım'dan Yemen'e kadar Müslüman milletlerin hamiliğini yapan Osmanlılar, daima mazlumların yanında yer almışlar, fetih ettikleri yerlere, hizmetin en üstününü götürmüşlerdir. Fethettiği yerlerdeki insanlar hangi dinden, hangi ırktan olurlarsa olsunlar kimseyi aç ve açıkta bırakmamışlar, herkese giyecek ve barınak temin etmişlerdir. Bu sebeple, Hristiyan alemi, atalarımız Osmanlı Türkü'nü daima kurtarıcı olarak karşılamıştır.

Osmanlı sultanlarının idealleri, kendi tabirleri ile ''Nizam-ı alem'', ''i'lay-ı kelimetullah'' ve ''Kızılelma'' fikrinde toplanıyor ve devletin hikmet-i vücudu; milli, İslami ve insani esaslara bağlı bir cihan hakimiyeti düşüncesine dayanıyordu.

Osman Gazi'nin; ''Gayemiz kuru bir cihangirlik davası değildir'' şeklindeki son sözleri, bütün sultanlara rehber olmuş, bu vasiyetten ayrılmamak için gayret sarfetmişlerdir.

Osmanlı sultanları vatanı ve milleti her şeyin üstünde tutarlardı. Tebaalarını kendi evladı kabul etmişler, onların dünya ve ahiretlerini kurtarmayı kendilerine en büyük gaye edinmişlerdi. Pir-i fani olmuş, yarım yüzyıl devlete hükmetmiş bir cihan padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman'ı hasta hasta sefere çıkartan işte bu gaye idi.

Osmanlı padişahları salih, dindar kimselerdi. Bütün ihtişamlarına rağmen Cenab-ı Hakk'a kullukta, O'na ibadette kusur etmemekte azami dikkat gösterirlerdi. Yavuz Sultan Selim Han'ın, ölüm döşeğinde kendisine; ''Şimdi Allah'la olmak zamanıdır'' diyen lalasına; ''Lala, Lala! Sen şimdiye kadar bizi kiminle sanırdın?'' demesi bunun en güzel ispatıdır.

Ama şu var ki, insanlar gibi devletler de doğar, en olgun seviyesine varır ve yıkılırlar... Osmanlı da böyle oldu; dört yüz çadırdan ihtişamlı bir cihan devleti doğdu, büyüdü, yirmi milyon kilometre karelik bir coğrafyayı vatan yaptı, medeniyetlerin en güzel ve en üstününü kurdu ve bu kemal noktasından yavaş yavaş zeval çizgisine doğru yürüyüp 20.asrın başlarında tarih sahnesinden çekildi.

Yedi asırlık ömrü ve neredeyse dört asra yakın dünyanın süper gücü olma vasfını devam ettiren Osmanlı İmparatorluğunun toprakları üzerinde bugün elliye yakın devlet bulunuyor.

Bu devletlerin büyük bölümü günümüzde dahi siyasi istikrarsızlık ve sosyal çatışmalarıyla gündemi meşgul etmektedir. Bu itibarla Osmanlının huzur ve mutluluk dönemi ile günümüz dünyasını mukayese edenler, ''Osmanlı gitti huzur bitti'' diyerek çok çarpıcı bir tarzda farkı yansıtmaktadırlar.



Devlet-i Aliyye - Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 2

Halil İnalcık Devlet-i 'Aliyye'nin ilk cildinde, Osmanlı Devleti'nin bir beylikten güçlü ve köklü bir imparatorluğa dönüşümünün öyküsünü konu ederek geniş kitlelere ulaştı. Okuyucuların merakla beklediği ikinci cildin konusu, imparatorlukta padişahlık otoritesinin yok oluş sürecinde çeşitli odakların iktidarı ele geçirmek için verdiği mücadele…
Halil İnalcık, dönemin tarihçilerinin "tagayyür ve fesad", yani bozuluş ve kargaşa olarak adlandırdıkları bu durumu, o çağın kaynaklarından ve az bilinen arşiv belgelerinden de yararlanarak günümüz okuyucusu için anlatıyor, yorumluyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Devlet-i Aliyye - Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar Köprülüler Devri 3

Devlet-i 'Aliyye'nin birinci cildi Osmanlı Devleti'nin bir beylikten Balkanlar ve Ortadoğu'ya hükmeden güçlü bir imparatorluğu dönüşümünü konu alır. İkinci cilt ise padişah otoritesinin zayıfladığı ve yok olduğu 17. Yüzyılın ilk yarısındaki iktidar mücadelesini inceler ve Köprülü Mehmed Paşa'nın mutlak bir otoriteyle veziriazamlığa gelmesiyle sonlanır. Devlet-i 'Aliyye'nin üçüncü cildi, merkezi devlet otoritesinin yeniden kurulduğu Köprülüler dönemini mercek altına alıyor. Bir yandan bu dönemde yaşanan mâli krizi Avrupa'da yaşanan Fiyat Devrimi ile ilişkili olarak değerlendirirken, diğer yandan da Orta-Avrupa'da Habsburglarla süren uzun iktidar mücadelesini ayrıntılarıyla ele alıyor. Bu büyük meselenin yanı sıra Venedik'le Akdeniz ve Ege'de, Fransa'yla Cezayir'de süren ihtilafları da inceliyor. Mali ve siyasi bunalıma karşı çözüm arayışları ve bu çerçevede yazılan ıslahat layihalarını mercek altına alıyor.

Bu cilt, hem Macaristan'daki bir buçuk yüzyıllık Osmanlı hâkimiyetinin sonunu hızlandıran, hem bu yöredeki en önemli müttefik olan Kırım Hanlığı'yla ilişkilerin kaderini belirleyerek Rusya'nın yeni bir güç olarak bölgede ortaya çıkışının ilk belirtilerinin görülmesine yol açan İkinci Viyana Seferi'yle sonlanıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Devlet-i Aliyye - Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 4

Devlet-i 'Aliyye'nin birinci cildi Osmanlı Devleti'nin bir beylikten Balkanlar ve Ortadoğu'ya hükmeden güçlü bir imparatorluğu dönüşümünü konu alır. İkinci cilt padişah otoritesinin zayıfladığı ve yok olduğu 17. yüzyılın ilk yarısındaki iktidar mücadelesini inceler. Üçüncü cilt ise merkezi devlet otoritesinin yeniden kurulduğu Köprülüler dönemini, Orta- Avrupa'da Habsburglarla süren uzun iktidar mücadelesini, mali ve siyasi bunalıma karşı çözüm arayışlarını ayrıntılarıyla ele alır.

Devlet-i 'Aliyye'nin dördüncü cildi, Osmanlı Devleti'nin geçirdiği askeri ve mali dönüşümü mercek altına alarak başlıyor. 18. yüzyılda güç kazanan âyânların kurduğu düzene karşı merkezi otoritenin yeni yöntem arayışlarıyla devam ediyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Fatih Sultan Mehemmed Han

atih Sultan Mehmed üzerine yaptığı çalışmalarını 1950’lerde yayımlamaya başlayan Halil İnalcık’ın yaklaşık altmış yıllık birikiminin yer aldığı bu kitap, Fatih ve devri hakkında monografik bir eser. Fatih Sultan Mehemmed Han, İnalcık’ın daha önce muhtelif dillerde yayımlanmış makalelerinin yanı sıra yeni yazılarını da içeriyor.

Kitabın birinci bölümünde, Osmanlı ve Bizans (1302-1453) ilişkileri ve İstanbul’un fethi ele alınırken, fetih sonrası idare ve kurumlara dair yeni düzenlemeler, dönemin arşiv belgeleri ve kanunnameler ışığında inceleniyor. Ayrıca Fatih dönemi mâliye idaresi ve imparatorlukta rayiç olan meskukat üzerinde durulurken, birinci elden kaynaklar detaylı bir şekilde tahlil ediliyor. İkinci bölümde ise, İnalcık’ın ilk defa bu eserde yayımlanacak olan yazıları da yer alıyor. Halil İnalcık’ın “Fatih Sultan Mehmed” hakkında kaleme aldığı bu kapsamlı çalışma, zengin bibliyografyasıyla da araştırmacılar için eşsiz bir kaynak niteliğindedir.
(Tanıtım Bülteninden)

Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler

BUGÜNE KADAR OSMANLI TARİHİNE DAİR OKUDUKLARINIZIN ÇOĞU BİRER EFSANEYDİ...

Osmanlı tarihinin kaynaklarına inildiğinde birçok abartılmış olay ve efsanevî şahsiyet görmek mümkün. Bu durumda okurlar şu soruyu sormakta çok haklı: “Kaynakları bile böyleyse, biz kendi tarihimizi nasıl öğreneceğiz?” İşte bu soruya cevap verebilmek için Osmanlı tarihçiliği konusunda tüm dünyanın parmakla gösterdiği Halil İnalcık, özel olarak araştırdığı 18 konuya özel bir dosya hazırlar ve bu dosyaya şu ismi koyar: Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler.

Halil İnalcık kitabına Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde Rumlarla olan irtibat, İzmir’i fethedip Bizans’ı ürküten Türk komutanı Çaka Bey, son araştırmalar eşliğinde Ertuğrul Gazi’nin gerçek hikâyesi gibi kuruluş döneminin en önemli sayfalarıyla başlıyor.
Kitabın devam eden sayfaları arasında Çelebi Mehmed’in iktidar yolu, İstanbul Kuşatması’ndaki kritik üç gün, İstanbul’un fethi gibi oldukça şaşırtıcı ve kritik konular mevcut.

Boğazların 800 yıllık tarihi ve İstanbul, Sultan II. Osman’ın katli, iç savaş döneminin en merak edilen şahsiyeti Kösem Sultan, Sultan I. İbrahim’in hal’i ve katli, Osmanlıların Avrupa’da Protestanlığın yayılmasındaki rolü ve son olarak İnalcık’ın Türk Tarih Kongrelerinin değerlendirmesi ile kitap son buluyor.

Araştırmalara özgünlük kazandıran ve birer kanıt değeri taşıyan fotoğraflarla Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler’de Halil İnalcık, koca bir imparatorluğu yeniden ayağa kaldırıyor. Bu kitap sayesinde, size öğretilenlerin üzerine daha fazla bilgi koyabilir ya da bildiklerinizin sadece bir efsaneden ibaret olduğunu görebilirsiniz.

 (Tanıtım Bülteninden)

Ben, Öteki ve Ötesi

İslâm ve Batı'nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını ele alan bu çalışma, siyasî, askerî ve toplumsal ilişkilerin yanı sıra , 'ben' tasavvuru, 'öteki' algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil ve imgeler üzerinden inşa edilen anlamlar dünyasına eğilmeyi hedefliyor. Kitap İslâm ve Batı toplumlarının etkileşim içinde olan ve tedâhül eden tarihlerinin dün ve bugün ifade ettiği anlamları ortaya koymak için tarihten felsefeye, teolojiden sanata uzanan disiplinler arası bir yaklaşımı esas alıyor.

Her 'ben' iddiası bir 'öteki'nin varlığını tazammun ederken, her 'öteki' vurgusu da bir 'ben' tasavvuru inşasını zorunlu kılar. Fakat modern dikotomilerin tersine, bu ayrımı mutlaklaştırarak sonsuz ve sınırsız düşmanlar üretmek gerekmiyor. 'Öteki' üzerinden verilen hükümler, aynı zamanda 'ben' ile, 'biz' ile ilgili tanımlamaların da bir aynasıdır. Bu kitap, İslâm ve Batı ilişkilerini tahlil ederken, arka planda yatan ben-öteki diyalektiğinin izdüşümlerini takip etmeyi amaçlıyor.


"İbrahim Kalın'ın, İslamiyetin hızlı yayılışından beri Avrupa ve İslam ilişkisi, özellikle de Avrupa'nın karşısında Müslüman Türklerin konumu ile ilgili yazdıkları çok ilginç. Kitabın geniş bir kaynak bilgisi var. Bu kitap batı dillerinde Osmanlı dönemi ve modern Türkiye ile ilgili kaynaklar yanında Anglosakson ve Fransızca literatürün başka dillerinden yapılan tercümelerin geniş ölçüde kullanıldığı bir çalışma. Kalın, her tezin etrafında en ince teferruata kadar gidip, onları sıralamada şaşırmadan sunmayı biliyor. Beş yüz sayfalık kitap çok ilgiyle ve yormadan okunabilecek durumda. "
-İlber Ortaylı, Tarihçi Yazar-

"Ne Doğu, Doğu'dur artık; ne Batı, Batı. Bu ikisi artık birleşebilir! Kipling ve Peyami Safa'nın muhayyilesindeki Doğu-Batı'yı hâlâ merak edenler varsa, İbrahim Kalın'ı okusunlar: akıcı ve düşündürücü bir eser."
-Mustafa Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi-

"Geleneksel diyalektikte, "İsteseydim sizi tek bir millet yapardım…" ilâhî fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak öteki ile beraber var olmanın yolları aranırdı. Öteki denilen şey ezilip yok edilecek bir şey değil, ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. "Âdem'in çocukları birbirinin uzvu gibidir" diyen Sa'dî ve "Varlığı bilmeden kendini bilemezsin. Ve varlığı bilmek Tanrı'nın kendi eseriyle cilveleşmesinin yollarını bilmekse, o zaman ben-idraki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı'ya, Tanrı da bizi tekrar ben'e geri getirir" diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığı ilhamla Doç. Dr. Kalın, geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamaktadır. İbrahim Kalın'ın modern ötekileştirmenin aynı zamanda yok etme haline gelmesi sürecini özellikle Müslümanın ötekileştirilmesi eylemi üzerinden okuyan bu mühim çalışmasını herkese tavsiye ederim."
-Mahmud Erol Kılıç, İslam İşbirliği Teşkilatına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği (İSİPAB) (PUIC) Genel Sekreteri-
(Tanıtım Bülteninden)
  • 0
  • 0

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #2 : Mart 12, 2020, 16:29:04 »
  • 0
  • 0

Radek_Eren

  • *
  • Toplam İleti 1455
  • BeyPuan 17874
  • Selam.
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #3 : Mart 12, 2020, 18:02:05 »
Sen Abdülhamit'i savundun(!)
  • 0
  • 0

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #4 : Mart 13, 2020, 08:31:50 »
Sen Abdülhamit'i savundun(!)

Çıkar göster! :D
  • 0
  • 0

bladçi

  • *
  • Toplam İleti 4885
  • BeyPuan 1384
  • 3 2 1 hazırrrrrrrrrrrr ateş AnadoluBeybladeTakımı
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #5 : Mart 13, 2020, 12:13:18 »
Sen Abdülhamit'i savundun(!)
Sen sıkı yönetim mahkemelerini savundun :D
  • 0
  • 0

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #6 : Mart 13, 2020, 15:27:17 »
  • 0
  • 0

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #7 : Nisan 29, 2020, 13:55:38 »
Teferruatlı bir seri, ilgili arkadaşlara tavsiye ederim. On cilt civarında sanırım hepsi.

  • 0
  • 0

Kai Hiwatari

  • *
  • Toplam İleti 4281
  • BeyPuan 966
    • Beyblade Türkiye İnstagram
Ynt: Osmanlı Tarihi Üzerine Kitaplar
« Yanıtla #8 : Eylül 09, 2020, 11:00:22 »
Murat Belge, yılların verdiği bilgi birikimiyle birlikte adım adım, tarih denilen ve çok iyi bilinmeyen bir kıtayı, kendi deyişiyle keşfedip, "tanıdık" kıldığı bu eserinde, Osmanlı tarihinin "klasik" denilen dönemini ele alıyor. Ancak bunu yaparken, bir tarih çalışması için her zaman bilinen ve tekrarlanan "geçmişte ne oldu?" sorusunu doğrudan bir çıkış noktası yapmıyor. Bununla birliktebu soruyu da gözardı etmeden, geleneksel eğitim sisteminin dayandığı "ezberci" yöntemlerin bellettiği ve tarihsel olguları nedensellik ilişkileri dışında tutan, tarihin "millet", "din", "ırk" ya da bunların karışımı bir "öz" e göre oluştuğuna dayanan ilkelere karşı çıkıyor.

  • 0
  • 0