Ben var olduklarına inanıyorum. Evrende tek biz olamayız. Sence varlar mı? Senin de görüşlerini merak ediyorum
Niyetleri bilemem ama olası ihtimaller vardır. Stephen Hawking'e bakacak olursak;
Dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking’e göre olay tam da bu, bizim varlığımızdan haberdarlar fakat umursamıyorlar. Son zamanlarda artan dünya dışı zeki yaşam arayışımızın da önündeki en büyük tehlike bu aslında, varlığımızla onları rahatsız edecek seviyeye gelmemiz ve neticesinde de yok edilmemiz. “Bizim varlığımızın farkındalar madem, neden kendilerini bizlere göstermiyorlar, neden hiçbir haber alamıyoruz onlardan?” diye düşünebilirsiniz. Öyleyse şöyle düşünün… Biraz önce -ya da belki de şu an- yolda yürürken ayağınızın altından pek çok börtü böcek, karınca geçti. Hiçbirinin farkında oldunuz mu? Ya da şöyle soralım, umursadınız mı onları? Cevap büyük ihtimalle hayır, değil mi? İşte uzaylıların dünyamızı ziyaret etmemesi ya da ediyorsa bile bizimle iletişime geçmemesinin en büyük sebeplerinden birisi olarak bu kabul ediliyor. Bizlerin burada olduğumuzu biliyorlar fakat umursamıyorlar. Çünkü geldiğimiz teknolojik gelişmişlik seviyesi, onlara sorun yaratabilecek durumda değil henüz ve onlar için bir tehlike teşkil etmiyoruz. Onlar da bizi tek kelime ile sallamıyorlar. Varlığımızın farkındalar, ama insan denilen varlığı kayda değer görmüyorlar. Bu sebeple de bizler onlar için vücutlarında yaşayan bir bakteriden farksızız ve onlara sorun çıkarana kadar da bizimle bir işleri yok. Bizlerden her anlamda gelişmiş seviyede olan uzaylılar için bir bakteriden daha fazla değerimiz yok.
Stephen Hawking’in de yakın zamanda cevapladığı bu sorunun cevabı aslında çok basit: İstila.
Hawking’e göre, matematiksel olarak dünya dışı varlıkların var olduğunu kabul etmek oldukça olası bir teori. Bu varlıkların göçebe bir kültüre sahip olma olasılıklarının altını çizen Hawking, bu canlıların kendi gezegenlerindeki kaynakları tüketmiş ve yaşama uygun başka gezegen arayışı içinde olma olasılıklarının bulunduğunu düşünüyor.
Elbette böyle bir olasılık bizim için büyük bir facia olurdu çünkü gezegenler arası yolculuk yapabilme kapasitesine sahip olan zeki bir yaşam formuna, elimizdeki teknolojik gelişmişliği kullanarak karşı koyabilmek pek de akıllıca değil. Sonuç olarak, olur da bir gün uzaylılar tarafından ziyaret edilirsek, bu bizim sonumuz olabilir.
Fakat şu da var ki, insanlık olarak uzaylılar tarafından henüz ziyaret edilmediysek, en azından kanıtlanmış bir biçimde, şu sonuca da varabiliriz. Belki de onlar bizim varlığımızdan haberdarlar fakat bizi pek de umursamıyorlar. Şöyle ki;
Siz yolda yürürken ayağınızın altında gezen, sizin varlığınıza hiçbir etkide bulunamayacak ve pek de dikkatinizi çekmeyen ufak haşerelere ne kadar önem gösterirsiniz? Onun varlığından haberdarsınızdır fakat, ta ki o size artık zarar verecek duruma gelene kadar onunla ilgilenmezsiniz, yok sayarsınız.
Son dönemlerde ortaya atılan iddialardan birisi de bu. Dünya dışı zeki varlıkların, bizim varlığımızdan haberdar olduğu fakat henüz bizimle zaman kaybedecek kadar bize önem atfetmemeleri.
Kim bilir, belki o seviyeye asla gelemeyiz ve insanlık olarak mutlu mesut yaşarız. En azından kendi kendimizi yok edene kadar..
Simülasyon teorisi de var bir de;
Bilim insanlarının, dünya dışı varlıklar tarafından neden ziyaret edilmediğimizi açıklarken kullandıkları bir başka teorisi ise yaşadığımız evrenin simüle edilmiş olma durumudur.
Bu görüşe göre; bizi kimse ziyaret etmiyor çünkü bizler üstün bir medeniyet tarafından üretildik ve bir bilgisayar simülasyonu içinde yaşıyoruz. Fizikçiler, felsefi içeriği olan bu soruyu yeni geliştirdikleri bir araştırma yöntemiyle cevaplamak istiyorlar. Gelişmiş bir başka insan uygarlığı devasa boyutlarda simülasyonlar hazırlayabilir düşüncesi teorinin temelini oluşturuyor. Bu uygarlık o kadar ileri seviyede ki içerisinde milyarlarca dünyanın, milyarlarca yıldızın bulunduğu devasa bir uzay simülasyonu yaratabilir. Eğer bu teori gerçekse, biz birbirinin içine geçmiş zincirleme bir simülasyonun içerisinde bulunuyoruz. Hatta ilk sanal evren içerisindeki ilk uygarlığı biz oluşturuyoruz.
Yakın bir zamanda Almanya’daki Bonn Üniversitesi’ndeki araştırmacılar bu konu hakkında bir makale yayınladı. Araştırmanın başındaki Silas Beane, bunun Matrix filmi gibi bir kurgu olmadığını, makalenin gerçeklik payı taşıdığını belirtti.
Bizim de Başka Bir Uygarlığı Simule Etmemiz Mümkün Mü?
Bu sorunun cevabı hem evet hem de hayır. Eğer biz bir medeniyet tarafından simule edildiysek, aynı şekilde bizim de başka bir uygarlığı simule etmemiz gayet olası. Burada sorun şu: Bizi simule eden uygarlık, bizim başka bir uygarlığı simule etmemize izin verir mi yoksa fişimizi mi çeker? Bu sorular akılları karıştırsa da IBM’e ait Mira Supercomputer’i, evrendeki bilinen tüm fizik kanunlarını bir araya getirerek evrenin simülasyonunu oluşturmaya çalışıyor. Eğer biz bir uygarlığı simule edebilirsek gelecekte, buradan şu sonuç çıkar: İç içe geçmiş, sonsuz sayıda evren var. Tıpkı Inception filmindeki iç içe geçmiş, birileri tarafından yaratılmış rüyalar gibi.. Değil mi?